Nalan-Miri-Sözer-Fotoğrafları

Nalan Miri Sözer

Köklerim Girit’te… İzmir’de doğdum. Suyun iki yakasından sonra Avrupa’nın ortasında İsviçre’de yaşıyorum.

Ama Ege’den asla kopmadan dünyayı gezerek yolculuğuma devam ediyorum.  Sonuçta insan nereye giderse gitsin, kendini de götürüyor. Nerede olduğunun çok da önemi yok aslında.  Önemli olan hayatı nasıl algıladığın ve yaşadığın…

Yaşamın tüm anlarını, sırlarını, düşlerini, hikayelerini satırlara dökmek en büyük heyecanım.

Nalan Miri Sözer
Nalan-Miri-Sözer-Fotoğrafları
Nalan-Miri-Sözer-Biyografisi

Ben Kimim?

Nalan Miri Sözer

Dünyanın en şahane yerlerinden Ege’de; 1975 yılında İzmir’de doğdum. Çocukluğum Ege’nin bereketli topraklarında, deniz, iyot, taze otlar, balık ve anason kokusunu içime çekerek geçti. Girit göçmeni bir ailede yetiştim. Rumca evimizde konuşulan ana dildi. Rumca şarkılar, beyitler, fıkralar sayesinde hayatın pozitif ve eğlenceli yanına hep daha yatkın oldum. Kalabalık sofralar, komşular, sülaleyi tamamlayan ailelerden iç içe geçmiş yaşam şekli sayesinde ‘bir köy bir çocuk büyütür’ sözünün anlamını idrak ederek yetiştim. Şükürler olsun ki, iki oğlumu da aynı felsefeyle büyütüyorum.

1970
İzmir
2015
Cenevre

Bir Hayal Gerçekleşiyor...

Ege’nin denizinin, sahilinin, doğasının sunduğu güzelliklerin tadını çıkararak mutlu geçirdiğim yılların değeri paha biçilmez. Doğa ve deniz aşkım hep çocukluğumdan mütevellit. Dergicilik hayallerim de o yıllardan. Okuma yazmayı öğrendiğimden beri gazetecilik yapmak istediğimi hatırlıyorum. Dönemin iyi dergicileri Duygu Asena ve Hulusi Tunca ile yazışarak dergicilik dünyasına yaklaştığımı hissediyor, çok heyecanlanıyordum.

Ve hayallerim 1990’ların sonunda gerçek oldu. Şahane kadın Gülse Birsel ve duayen Ercan Arıklı bana dergicilik dünyasının kapılarını araladı. Çalışma hayatım hep yoğun ve hareketli geçti. Çoğu zaman zorlu ve yorucu. Yazmak ise her zaman sığındığım liman oldu.

İzmir Özel Türk Koleji’nin ardından Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümünü bitirip, London School of Public Relations eğitim programını da tamamladıktan sonra, basın ve halkla ilişkiler sektöründe 26 yıldır çalışmaya devam ediyorum.

Sırasıyla Sabah Gazetesi, Aktüel, Vizyon Dekorasyon, Max, Hülya Magazin dergilerinde muhabirlikten editörlüğe birçok görevde çalıştım. İstanbul TV’de aktüel bir programın sunuculuğunu üstlendiğim dönemde altı yıl Elele dergisinde altı yıl yazı işleri müdürlüğü yaptım.

2007 yılında Cincinnati ve New York’ta yaşadım. İletişim sektöründeki dergicilik, editörlük, halkla ilişkiler, televizyonculuk, yöneticilik tecrübesiyle Türkiye ve İsviçre’de profesyonel iş yaşamımı, 2008’de kurduğum HİP Creative Agency’nin ajans başkanlığını halen sürdürüyorum.

İlk kaleme aldığım “Kim Tutar Seni-Hayat 40’ta Başlar” kitabım otoriteler tarafından başucu kitabı olarak övgü aldı. Ardından “Life Begins at 40” ismiyle İngilizce edisyonu ile yurt dışında yayınlanarak dünyanın dört bir yanındaki okuyuculara ulaştı.

2013 yılından itibaren Cenevre, İstanbul ve Alaçatı’da dönüşümlü yaşıyorum ve aynı zamanda ASSOCIATION SUISSE TURQUIE Derneği üyesiyim. Bugüne kadar 73 ülkeye seyahat ettim ve güncel yazılarım Hürriyet Seyahat ekinde yayınlanmaya devam ediyor.

Ailem & Hayatım

Ailemde Rumca, gittiğim mekteplerde İngilizce, hayatın içinde Fransızca dilleriyle tanıştım. Her dilin insanı yeni bir serüvene sürüklemesini, zihin açmasını ve farkındalık yaratmasını seviyor, heyecan verici buluyorum.

İkiz oğullarım Dylan Deha ve Ryan Yekta’yla vakit geçirmenin, ailemle dostlarımla bir arada olmanın, kitap okumanın, tiyatroya gitmenin, film izlemenin, müziği terapi gibi algılamanın, görsel sanatlarla ilgilenmenin, mutfakta yeni lezzetler yaratmanın, yeni yerler keşfetmenin, yazılar yazmanın yaşamımı anlamlı kıldığını düşünüyorum. 2011 yılından beri kışları İsviçre’de ve İstanbul’da, yazları Alaçatı’da yaşamaya devam ediyorum. 26 yıllık iş tecrübesiyle 2008 yılında kurduğum HİP Creative Agency’yi yönetiyorum.

İnsanların hayatına dokunmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum. Halihazırda yeni kitap çalışmalarımı sürdürüyor ve güncel olarak çeşitli yayınlarda yazılar yazmaya devam ediyorum.

Çocukluğumun Baharları...

Çocukluğumda baharlar; doğaya açılma ve toprağın sunduğu binbir çeşit otları toplarken birbirinden rayihalı mis gibi kokan aromaları içime çekerek kokladığım, uçurtmalar uçururken karnımın içinde kelebeklerin uçuştuğu hep en coşkulu mevsim oldu. Hiçbir kitapta yazmayan Girit lezzetleri ve otlar hakkında annemden, anneannemden edindiğim gün ışığına çıkmamış bilgilere vakıf olmam da aynı mevsime denk gelir.

Girit Hikayeleri Eşliğinde...

Yaz ayları, deniz, güneş ve kumsal demekti bizim için. Sabahın yedisi sekizi, balıkçı teknelerinin sesleriyle uyandığımız, yüzümüzü yıkamadan denize girerek uyanmaya çalıştığımız saatlerdi. Çok sıcak geçen yaz tatillerinde ele tutuşturulan kitapla zorla yatırılan öğle uykularını saymazsak her akşam rakı-balık ve otlarla bezenen sofralarda kahkahalara eşlik eden Girit hikayeleri ile belleğe işlenen yaz akşamları unutulmazdı.

Beni şekillendiren Girit ve İzmir kültürünü ileriki yaşamıma farklılık olarak yansıtmaktan hep büyük keyif aldım. Samimiyet, doğallık, özgün olma, aydınlık düşünme ve hayatın keyifli yanlarının peşinden gitme…

Nalan Miri Sözer

Çok Şanslı Bir Jenerasyonduk...

Pırlanta misali parıldayan yıldızlar altında denizin kıyıya vuran dalga seslerini dinlemek bize hep ne kadar şanslı olduğumuzu hissettirirdi. Hele de mehtap varsa en özgür olduğumuz anlardı.

Çıplak ayakla kumsalda koşmak da öyle… Gece ve gündüz hep özgür hep doğadaydık. Yemekten sonra balık kokan ellerin deniz kenarında yıkanarak balık ve iyot kokusunun nasıl aşk yaşadığına sadece bizim ailenin çocukları şahitti.

Yine çocukluğumuzda, sonbahar mevsimi kardeşlerimle çiftliğimizdeki üzüm bağlarındaki asmalar arasında oynadığımız saklambaç oyunları, bağ bozumu ritüellerinde eğlenerek kah at arabasının tepesinde kah atın üstünde coştuğumuz günlerdi. Mis kokulu şeftaliyi, üzümü, mandalinayı ağaçtan koparıp yemenin tadını yine bu günlerde öğrendik.

Kış hepimizin masa etrafında olduğu, babamın Türk sanat müziği şarkıları söylediği çekirdek aile sofralarımız demekti. Akşam üzeri, soğuğun bir türlü uğramak bilmediği İzmir sokaklarında yedi kule, yakar top oynayıp, ip atladığımız dönem ‘bir maniniz yoksa annemler size gelecek’ yıllarına rastlar.

Biz şanslı, çok şanslı bir jenerasyonduk. Değerlerimiz çocukluğumuzda yaşadıklarımız sayesinde oluştu; küçükleri sevmeyi, büyükleri saymayı ve iyi insan olmayı o yıllarda öğrendik. Ve şimdilerde bu dünyanın iyi insanların hatırına döndüğünü yine o yıllar sayesinde anlıyoruz.

Üretmenin insanı hayat boyu canlı ve anlamlı kılan
tek eylem olduğuna inanıyorum.

- Nalan Miri Sözer

nalan-miri-sözer-levla-zahir-ve-batın-rapsodi

Levla

Life begins at 40 book - Nalan Miri Sozer

Life Begins at 40

kim-tutar-seni-mucizeni-yasa

Hayat 40'ta Başlar

Scroll to Top